ginç bir kenttir. Bu kente sert bir kasını gecesi, saat on su-
larında eşyasız ve habersiz olarak, çok uzaklardan bir yol-
cu gelmişti. Ortalıkta sisli havanın sessizliği ve rüzgârın
Embarkadero boyunca yayılan rıhtım süpürüntüleri arasın-
dan gelen hafif uğultusu vardı. Sisin kararttığı sulara bak-
tı; römorkör seslerini ve Hunter's Point'ten, Farallans'a
kadar yayılan sis düdüklerinin senfonisini dinledi. Okya-
nusun tuzlu havasını kokladı. Vücudunun çıplak yerlerine
rüzgârın nemini hissediyordu. Sisi, aşağıda çağıldayan su-
ları, iyot kokusunu ve keskin rüzgârı yadırgamadı.
Burada beklemek akılsızlıktı. Saat kuleli büyük binanın girişindeki hışırtı ve bilinmeyen bir çizmenin çıtırtısı; kim olduğunu, nerede bulunduğunu ve öyle durup aptal aptal bakmanın gereksizliğini hatırlattı. Hemen değişmeliydi. Olduğu gibi görünmemesi gerekiyordu. İşi yüzüne gözüne bulaştırmamalıydi. Çünkü onu buraya gönderen Yüksek Mahkeme'ye meydan okumuştu. Yapılacak çok işi vardı. Karanlıklara doğru yürüdü. Bu sadist ve Düşman Dünya'nın yaşamına dalmadan önce derin bir nefes aldı. Soğuk bir korkunun, her tarafını sardığını hissetti. Hiç kimseyi kuşkulandırmamalıydı.
Ücretsiz E-Book İndir

0 yorum:
Yorum Gönder